29 Aralık 2010 Çarşamba

Öz EleŞtiRi

Bunu yazıp yazmama konusunda çok kararsız kaldım aslında. Ama yazmak istedim. Herşeyin güllük gülistanlık olmadığını, aslında çocuklu hayatın ne kadar zor olduğunu anlatmak istedim. Biraz kendimi eliştirmek, biraz kendime durumu açıklamak, biraz da kendime çeki düzen vermek için yazmak istedim.

Belki anlamışsındır senden önce çok sosyal çok gezen birisiydim. Babanla her hafta en az 2 kere dışarda yemek yer, haftasonları oraya buraya gider, hafta içi arkadaşlarımla cinemaya giderdim. Sonra hamile olduğumu öğrendim ve inanılmaz sevindim (bakınız ilk yazılarım :)) ve Ayşe Öner kurslarına gitmeye başladım(k). Ve bebeklerdeki en önemli şeyin rutin olduğunu öğrendik. Her zaman aynı saatlerde yemek yemek, aynı saatlerde banyo yapmak, aynı saatlerde yatmak bebeklerde/çocuklarda huzuru sakinliği ve güveni getiriyordu. O yüzden seninle her yaptığımız bir saat çizelgesine uymaya başladı. Aynı saatlerde yemek yemek, aynı saatlerde banyo yapmak, tv seyretmek sütünü içmek ve uyumak. Bu rutini çok çok az değiştirdik hatta hiç değiştirmedik diyebiliriz ama bu rutin bize de ne yazık ki tekdüzeliği getirdi. Romantikliği götürdü. Evet sakinliği ve huzuru getirdi ama o sevgiliye karşı hissettiğin kalp çarpıntısını, o heyecanı götürdü. Artık babanla ne bir şekilde konuşabiliyor ne bir şekilde iletişim kurabiliyorduk. Çünkü seninle beraber ya ben uyuyor ya da ben uyanıksam baban uyuyordu.
Bu ilişkimizi yıprattı, ve yıpratıyor da...
Ayrıca o gezmeler o istediğin zaman istediğin yere gitmeler de kalmadı, kalamadı :)
Özgürlüğüm kısıtlandı.
Sonra bir de seni en güzelinden yetiştirme endişesi başladı. Hangi oyunu oynatsam da sana neler öğretse. Hangi oyun grubuna gitsem de gelişimini hızlandırsa, tamamlasa, pekiştirse. Nasıl davransam da çok mutlu olsan, efendi ve söz dinleyen bir çocuk olsan. Ne yapsam da mükemmel ya da en azından iyi bir anne olsam. Bu sorumlulukların (sıkıntıların) içinde boğuldum.
Çok soru var ama çok az doğru cevap. O cevapları da bulmak ayrıca bir iş.
Ve ben galiba sonunda çok yüklendim kendime. Herşey üst üste geldi. Mükemmel bir anne olmaya çalışmak, romantik ve iyi anlaşan bir karı koca olmak ve sosyalliğini yaşamak isteyen bir birey olmak bir şekilde aynı ben'e oturmadı. Belki de herşeyi zamana bırakmam gerekir. Belki de kendimi biraz rahatlatmam gerekir, yani sen eninde sonunda büyüyeceksin yani bu oyunla mı büyüsün yok şu oyunla mı büyüsün diye kafa yorarken bıraksam kendi bulduğun oyunlarla büyüsen en doğrusu olmaz mı. Belki her gece seni uyuttuktan sonra kendimi zorlasam ve uyuyakalmasam ve kalkıp babanla konuşmaya çalışsam. Belki arada kendime kaçamaklar ayarlasam birileriyle ya da yalnız ama biraz bazen kendimi uzaklaştırabilsem. Aslında ben sorularımın cevaplarını biliyorum problemlerimin çözümünü de biliyorum ama neden yapmıyorum işte onu bilmiyorum.
Biraz daha düşünmem gerek diyorum ama aslında düşünme sırası değil hareket geçme sırası şu an. Bunu yapmazsam ne ben mutlu olacağım ne de etrafımdakileri mutlu edebileceğim.
Bakalım zaman bana neler getirecek....

Bunu sana bir yargılama, ya da senin yüzünden bunlar oldu şeklinde değil hatta senin için saçımı süpürge yaptım al bak oku olarak değil de çocuk yapacaksan önce bunları oku düşün öyle yap demek için yazdım :) Birazcık da kendimi dinlemek için :)

Seni seviyorum tatlım

YıLbaŞı EğLeNceSi

29 Aralık 2010


Bu haftasonu Iraz tüm oyun gruplarını toplayıp bir yılbaşı partisi düzenledi.


Çok eğlendik biz. Önceleri daha ortalıkta pek kimse yokken etrafta dolaştın beni hiç tınlamadan oraya buraya gidip inanlarla kaynaştın ve etrafta dans ettin. Açık büfe olan yerde pilavın içindeki kocaman kağığı alıp yaladın :) insanların elindeki yemeklere musallat oldun ve acaip keyifle kara tahta önünde oynadın.


Aslında bu yazıyı yazmamın sebebi kendine o kadar çok güvenen bir bebeksin ki, pardon aslında bebek demek yanlış artık kocaman adam olsun aslında :) etrafta öyle bir özgüvenle dolaştın ki hiç arkanı dönüp de annem geliyor mu benimle diye bakmadın :)


oynayan çocukların yanına gidip oyuna katıldın yada cocuklarına mama yediren adamın yanına gidip ilgi ve mama istedin.


Seninle aslında inanılmaz gurur duydum çünkü çoğu çocuk annelerinin dibinden ayrılmıyorken sen hic çekinmedin hiç beni aramadın kendince dolaştın.


Sonra etraf çok kalabalık olmaya başladı ve oyunlar oynanmaya başladı. Sen bayagı bir eğlendin, keyif aldın ama bir süre sonra sana çok gelmeye başladı ve ağlamaya başladın. Seni hemen alıp arka oyun odasına götürdüm ve orada gecemizi sakin ve huzurlu bir şekilde bitirdik.


Bu arada oyunlar oynanırken bir çocuk birden üstüne atlayıp boğazına sarıldı ve berbaer yere düştünüz, o kadar korktum ki canın acıdı ya da korktun diye müdahelede bulunmak istedim ama sağolsun çocuğun annesi uçarak gelip kendi oğlunu alınca ve senin de bu durumdan acayip eğlendiğini görünce rahatladım ve olayı kendi haline bırkatım.


Batu ne alem çocuksun; diğer çocuk üstüne atladı seni boğmaya çalıştı yere yığdı ve kaltığında yüzünde kocaman bir gülümseme vardı :)


Seni bazen bu yüzden çok seviyorum çünkü art niyetin yok yani o çocuğun oyun oynadığını sandın ve bunu keyifle neşeyle karşıladın :) Ne kadar saf ne kadar temizsin daha Batu...


Seni seviyorum tatlım

15 Aralık 2010 Çarşamba

Uyku harikaları - Uyku öncesi ritüelleri - Uyku Sevişmesi

15/01/2010
Dün gece yine yapacağını yaptın :)

Ikea'ya gittik sana birşeyler almak için. Şu sıralar Montessori eğitimine takıldım o yüzden sana plastik çatal bıçak seti, ve oyuncaklarını koyup totalde görebilmen için derli toplu duracak bir raflı dolap aldık. Umarım seversin :)

Ama anlatmak istediğim akşam seninle yatakta uyku öncesi ritüelin :)

Eğer pek uykun yoksa önce şirinlikle başlıyorsun. Annesiiii anne anne diye adımı sayıklıyorsun, sonra emziğini çıkarıp beni öpüyorsun, ben de tabii dayanamayıp karşılık veriyorum, efendim canım diyorum efendim birtanem diyorum :) sonra oyunların devam ediyor ve kolumu okşamaya başlıyorsun, oradan ellerini yüzüme koyuyorsun ve yüzümü avuçluyorsun sonra orası olmadı gıdığımın altına koymaya çalışıyorsun. Sonra baktın o kadar dokunmak yetmiyor üstüme çıkıp üstümde yatıyorsun. Kafanı (alnını) dudaklarıma koyup bastırıyorsun ve zorla kendini öptürtüyorsun :) Sonra kafanı kaldırıp gözlerimin içine bakıyorsun emziğini çıkarıp dudaklarımdan öpüyorsun. Sonra hoop emzik yine ağıza kafa yine dudaklarıma oradan da göğsüme. Bu oyunların bir 5-10 dakika sürüyor herhalde :)
Sonra yoruluyorsun ve kafanı omzuma koyup bedenini bana yaslayıp yavaş yavaş uykuya dalıyorsun.
Bu ritüellerin o kadar keyifli o kadar duygu dolu oluyor ki ben mest oluyorum :)
Hep diyorum ve galiba hep diyeceğim günün en güzel saati seni uyutmaya çalıştığım saat :)
İyi geceler bebeğim :)

13 Aralık 2010 Pazartesi

Mükemmel Ter Kokusu

13 Aralık 2010
Dün gece baban yan odada yattı. Benim işime geldi çünkü biiiir çoook horluyor ikincisi ise ben seninle aynı yatakta uyuyabildim :)
O kadar büyük yatakta gelip sırtıma yatabilen bir tek baban var sanıyordum ama o yeteneği senin de aldığını dün gördüm :)
Öncelikle o kadar güzel uyuyorsun ki... Derin derin nefes alıyorsun, arada mırıldanıyorsun ama en güzeli ensen ve boynun sıcaktan terliyor ve o kadar güzel ter kokuyorsun ki. Geceleri bazen uyanınca eğilip bu kokunu içime çekiyorum. Galiba dünyanın en güzel kokusu bu....
Keşke bazen bu kokuyu hapsedip istediğim zamanlar koklayabilsem diye düşünüyorum. Çok isterdim. Gün içinde işteyken seni inanılmaz özlüyorum. Web cam den seni seyrediyorum ve çok daha çok burnumda tütüyorsun....İşte o zamanlar o koku yanımda olsa da onu koklayabilsem diye düşünüyorum.
Neyse dün gece uyumadan önce kokunu uzun uzun içime çektim. Yanağını öptüm, yanağımla seni okşadım. Sonra da elini tuttum ve uyudum. Tabii deliksiz değildi bu uyku :) Önce sen geldin üstüme yattın, seni ortaya ittirdim üstünü örttüm ve uyudum. Sonra sen döne döne uyudun ve ayaklarını sırtıma dayadın ittirip durdun :) Seni ortaya ittirdim üstünü örttüm ve uyudum. Sonra sen mırıldandın elimi aradın beni aradın ve yüzümü okşadın kolumu okşadın ve bana iyice sokuldun. Seni ortaya ittirdim üstünü örttüm ve uyudum :) Bütün gece böyle gitti :)
Şikayet mi ediyorum? Hayır asla cünkü ben hep dokunmatik bir çocuğum olsun istedim. Ve sen en dokunmatik cocuksun gördüğüm. Kucağımda otururken kolumu okşuyorsun, uyumadan önce ellerini gıdığımın altına sokuyorsun, bazen yüzümü ellerinin arasına alıyorsun, bazen de illa bir yerin değsin bana diye bana yaslanıyorsun. Yani istediğim oldu ve mükemmel dokunmatik bir çocuğum oldu :)
Seni seviyorum tatlım...

Takla

Bugün 13 Aralık 2010.
Artık yazılarıma tarih atmaya karar verdim çünkü ne olur ne olmaz bilgisayarda tarihler karışır ne zaman ne yazdım bulamam diye bunu yapmaya karar verdim.
Batu günden güne dilleniyorsun, minik minik konusuyorsun. Bizim söylediklerimizi tekrarlıyor kendince uzun uzun birşeyler anlatıyorsun. Hele ki anlatırken heyecanlanıp ellerinle anlatmaya calısmıyor musun, mimiklerini de o kadar abartılı kullanıyorsun ki ben kopuyorum. Çok komik, karşımda minik bir insan ellerini kollarını sallayarak konuşuyor ve hiçbirşey anlaşılmıyor :)
Neyse asıl konum aslında senin 20 aylık oldugun halde mükemmel bir şekilde takla atıyor olman. Her banyodan sonra akşam yatakta çıplak olarak zıplıyor, azıyorsun, sonra birden aklına geliyor ve mükemmel bir şekilde takla atıyorsun. Bu yaşta takla atmak normal mi sanmıyorum, bazı cocuklar ilkokulda bile takla atamıyor, ama sen o kadar kolay yapıyorsun ki :) Harikasınnnn!!!
Biraz daha büyüyünce bakalım seni bir jimnastik okuluna (kursuna) götürmeyi çok istiyorum.
Kocaman öpüldünnnn

30 Kasım 2010 Salı

A N N E :) ve uyku ritüelimiz

Uzun zamandır anne yerine nene oldum :) Bir ara acaba inada mı bindirdi neden anne demiyor diye düşündüm. Sonra yok yok diyemiyor galiba dedim. Ama bu hafta sonu oyun grubunda bir bebek anne deyince senin de dudaklarından anne döküldü :) Ağlamaya başladım desem :) Feci rezil oldum annelerin ortasında bütün bebekler konuşmaya başlamışken sen daha sadece tek tük kelimeleri kullanıyorken anneye ağlayan bir anne :)
Nasıl duygulandım nasıl hoşuma gitti :)
Anne olmak çok zor. Hele senin gibi yerinde durmayan her saniye oradan buraya koşturan düz duvar tırmanan bir bebekle hiç ve hiç kolay değil.
Tüm gün koşturmaktan tüm gün aman birşey olmasın diye uğraşmaktan yorgun düştüğümde en büyük zevkim ne biliyor musun? Seni koynuma alıp o terden sırılsıklam misss gibi ter kokan enseni öpüp koklayarak beraber uykya dalmamız.
Her gece seninle yatıyoruz sana sarılıyorum sen ellerini gıdığımın altına sıkıştırmaya çalısıyorsun, yok orasını beğenmezsen kolumu okşamaya başlıyorsun :) Sonra bir ara emziğini çıkarıp bana dudaklarımdan bir öpücük veriyorsun ve sonra yine ellerimi nereye koysam diye uğraşırken yorgun düşüp uyuyakalıyorsun :) Bence günün en güzel zamanı işte bu zaman. İnsanların bir gülücüğe herşey değer diyorlar ya işte benim için bu uyku ritüelimiz herşeye değer :)
Pek bir seviyorum seni tospi :)

18 Ekim 2010 Pazartesi

Ahhh Deniz :)


Bu arada Tombul Peri blogum üzerinden çooook tatlı bir aile ile tanıştım. Deniz'in Mutfağı'nın yazarı ve güzeller güzeli 3 kızı :). Bir ailenin 3 kızı da güzel olur mu? Olurmuş onu gördüm. Bu kadar içten, sevimli, neşeli, ve eğlenceli bir aile daha görmedim. En minikleri Deniz ise benim gönlümü feth etti. İlk buluşmamızda kiş vardı, annesi Deniz'in eline bir kiş tutuşturdu bütün gün onu yemeye çalıştı ve hiç sesi çıkmadı. İkinci buluşmamızda annesi bize pizza yaptı. Bir dilimi eline tutuşturdu ve önce kendisininkini sonra emekleyerek masanın üstünde ablasının bırakığını yedi. Bu kadar sessiz, sevimli, dertsiz bir bebek hiç görmemiştim. Tabii yemek yemesi ve bu sakin hali beni kalbimden vurdu ve ben onu sana almaya karar verdim. Hatta resimlerinizi bile çektim :)

Mimi ve oyun grupları


Öğrenilen kelimelerin devamı geliyor :) mimi :) ne anlama geliyor diye düşünürsen tabii ki emzik , başka ne olacak?
Bu arada 2 haftadır oyun grupları başladı cumartesi günleri. Iraz abla geliyor ve hep beraber oyunlar oynuyoruz. İlk hafta kaselerden boncuk boşaltma & doldurma ve ayrıştırma oynadık. Hayvanların resimlerinden çıkardığı sesleri öğrendik. Küçük şeffaf kavanozların içine (kumbara gibi bir girişten) düğmeleri attık. Bu hafta ise parmak boyası yaptık (bakınız resimlere :)) balık tuttuk oltamızla ve krapon kağıtlarından hediyeleri açtık. Acaba senden daha çok ben mi eğleniyorum bu oyun gruplarında merak ediyorum :)
Haaaaa kelimeler arasında neeeeeee de var pardon haksızlık etmeyeyim sana şimdi :) Baban ya da ben birimiz ne deyince hemen sen de gayet aksanlı bir şekilde neeeeeeeee diyorsun :) nasıl hoşumuza gidiyor anlatamam.
Geceleri sarılacak uyuyoruz bu arada :) nasıl güzel bir duygu anlatılamaz. Bana doğru dönük yüzümü iki elinin arasına alınca dile benden ne dilersen oluyorum. Tatlım seni çok ama çok seviyorum :) iyi ki yapmışım(ız) seni :)
Nenne







11 Ekim 2010 Pazartesi

Nenne

Evet baba'dan sonra anne yerine çıkan kelime :) Nenne. Önce anlamadım, baba dedikce ıh ıh an-ne dedim ve sen sonunda nenne dedin. Hıh diye bir kaldım ne demek istedin acaba diye baktım ve yine an-ne dedim. Cevap aynıydı nenne. Şimdi baban benimle sürekli dalga geçiyor flinta gibi bir baba ve nene olan bir anne :)
Ah be oğulcuğum bula bula bana nene mi demeyi uygun gördün :)

23 Eylül 2010 Perşembe

BABA

O kadar zaman oldu ki yazmayalı. Arada ne yaptın anne desen kendimce bir iş kurmaya çalışıyorum. Sen büyüdüğünde Tombul Peri kalır mı yoksa bir hevesti sadece geçti gitti mi olur bilmiyorum ama şimdilik Tombul Peri için uğraşıyorum :)
Sende ki değişiklikler ne diye sorarsan 18 aylık oldun :)
Şimdi baktım da en son yazıyı 1. yaşgününde yazmışım... Bayağı bir ihmal etmişim yazmayı, özür dilerim...
6 aydır yazmıyorum ve sen 85cm oldun ve 11,4 kilosun. Haftasonu seni doktoruna götürdük ve bu ne tatlı ve değişik birşey olmuş diye Afşin seni bayağı bir sıkıştırdı :)
Yürüyorsun, koşuyorsun, tırmanıyorsun, bağrıyorsun, "neeeeee" diyorsun "kaga" (karga) diyorsun köpek görünce "havhav" kuş görünce "kaga" :)
Yazmamın asıl sebebi ama bu haftasonu BABA dedin :) anne demeni tabii ki tercih ederdim :) ama ne yapalım ona bile çok sevindik... babanın sırtına çıkmış takılıyorken BABA dedin.. önce biz şaşırdık ve öylesine söylediğini düşündük... sonra ben sana "batu hani baba?" deyince babanı gösterdin ve güldün :) o anımızı düşünebiliyor musun :) babanın ve benim gözlerimiz doldu sürekli baba baba deyip durduk ve inanılmaz mutlu olduk... çok çok güzel özel bir andı bizim için :)
Bu arada 2 gün sonra nene dedin bunu biz (daha doğrusu ben :)) anneye yorduk (belki de benim için züğürt tesellisi :))
Bu ara içinde bir de tatil yaptık seninle (pardon 1 tatil sensiz yaptık ve ablam, dilekoş teyzen, sana 14 gün baktı) bir de seninle İzmir'e Zeynep arkadaşımın yazlığına gittik. Bir gün dışında (Aman Allahım o gün neydi hatırlamak bile istemiyorum :)) beni hiç üzmedin yormadın ve hep mutlu bir bebektin.. bunun için de teşekkür etmek gerek :)
Tatil resimlerini ayrıca yayınlayacağım bu arada
Şimdilik BABA demeni yazmak istedim :)
Kocaman öpüldün
Nene :)

1 Nisan 2010 Perşembe

Batu 1 yaşında

Eveeet sonunda gün geldi çattı ve bu bebek ne zaman büyüyecek diye beklerken bir bakmışım Batu 1 yaşına geldi :) Geçen gün bir film izliyordum ve kücücük bir bebek gördüm ve kendimi bile hayrete düşürecek sözler ağzımdan dökülüverdi “ ayyy küçük bebek özledim ben” :))) beni bilenler bilir ben pek bebek cocuk seven tarzda değildim… sokakta, dışarı mekanlarda bazı insanlar bebekleri durdurup sever ya işte ben de tam tersi hiç bakmazdım bile… tabii ki Batu’dan sonra bu değişti ama yine de kimsenin çocuğunu durdurup hala sevmiyorum :)

Neyse pardon konudan saptık :) Konum Batu’nun yaşgünü…. Öncellikle bu günün çok özel olmasını ve güzel olmasını diledim, bu yüzden konuklarıma mutlaka hatıra olacak birşeyler vermek istedim… eh şeker işi olayın içinde olunca bende dedim ki Batu şekeri olsun ve tabii ki olmazsa olmazlarımdan lollipoplar olsun dedim :) Batu’nun davetiyesini hazırlarken Deniz bana neden birkaç resim beraber koymuyorsun dedi bunun üzerine kolajım ortaya cıktı… hayatımdaki ilk foto kolajdı ama o kadar hoşuma gitti ki :)batu1yasındacollage1 

Sonra bu kolajı şekerlerin kutusuna da koyayım dedim :) bu arada lollipoplar boş kalmasın diye kolajda kullandığım resimleri tek tek lollipoplara yapıştırdım.  

kutukutubatupembe P3284113

Tabii bu arada masa da çok önemliydi o yüzden masaya hediyelerimiz dizdim, bir hafta önceden araştırıp bulduğum (sağolsun Zepi buldu aslında :)) 1 şeklindeki balonları astım renk olsun diye masaya badem şekerleri de koydum ve heyecanla cupcaklerimi ve pastayı bekledim :) Eh tabii onlar da geldi ve masam benim için mükemmel oldu :)

Parti DekorasyonumHaa unuttum flamaaaaa :) Eminönünde o kadar yer dolaştık ki, o kadar dükkana girdik ki Happy Birthday yazısı bulalım diye ve ne yazık ki o kadar feci zevksiz ve çirkin şeyler gördüm ki kendim yapmaya karar verdim.  Burada aslında Suat’ın hakkını yememek gerek Suat yazıları yazdı ben kestim ve Emral ve Suat ile beraber hazırladık :)

Gelelim o güne :) Sabah her zamanki gibi neşeyle kalktın… her sabah yatağında uyandığında insan güler mi evet sen her uyandığında bir keyif cığlığı ile ve gülümsemeyle uyanıyorsun :) kahvaltıdan sonra koşturma başladı… suat cikolata şelalesi için meyve almaya gitti (bu arada ne yazık ki çikolata şelalesi çalışmadı bakınız alttaki resim :) sonra pastayı almaya gitti (Nesrin hanım’a buradan tekrar teşekkürler :)) sonra da yeni gelen televizyonunu taktı :) şimdi bu da nereden cıktı diyebilirsin baban bir gün önceden kendine dogum günü hediyesi yaptı ve bir led tv aldı :) o sırada ben hem dekorasyon hem yemek hem de saçımı yaptırmak için koşturuyordum :)

cuko2

Neyse ilk misafirler gelmeye başladı ve curcunaya start verildi :) Keyifli ama bir o kadar koşturmalı bir gündü :) ama iyi ki yapmışız Batu bunu senin için çünkü benim için yaşgünleri çok önemli ve senin birinci yaşgünün olması benim için çok daha özeldi :) Bu arada inanılmaz çok da hediye geldi bunu da arada söylemeden duramayacagım :) ha bir de sen çok usluydun hiç ama hiç ağlamadın hiç mızmızlanmadın çok efendi çok keyfiliydin bunun icin de sana teşekkür ederim :)

Tatlım benim iyi ki doğdun ve iyi ki varsın hayatımda :) Ilk başlarda ikimiz icin de zor olsa da hem hayata hem de beraberliğe alışmak, hayatıma inanılmaz bir anlam kattın… hem zorlayan hem sevilen oldun… hem keyfim hem kamçım oldun… seni ne kadar sevdiğimi sözler anlatamaz, benim icin ne ifade ettiğini benden başka kimse bilemez :) seni inanılmaz seviyorum IYI KI DOĞDUN BIRTANEMMMM

batuailekolaj

24 Şubat 2010 Çarşamba

Batu'yla ilk yaş günüm

Şimdi dikkatimi çekti de sürekli "ilk"lerden gidiyorum :) ama galiba Batu hayatımıza girdiğimizden beri çok ilk yaşadık ve daha çok ilk yaşayacağız :) Anlattığım uykusuz tek gece olan diş gecesi tam 8 Şubat'ta oldu.. bu kadar kesin nerden biliyorsun diye sorarsanız ertesi gün ben Suat ile doğum günümü kutlamak için randevulaşmıştım ama o uykusuz geceden sonraki gün geceyi iptal etmeye karar verdik :) daha doğrusu haftasonuna atmaya karar verdik :) peki ne yaptık diye sorarsanız akşam evde buluştuk Suat ve Batu ile :) Suat çok güzel bir şekilde salonun ışıklarını kapamış her yere mum yakmış Batu kucağında beni karşıladı :) sonra her zamanki rutinimiz önce Batu'nun yemeği sonra banyosu sonra uyutması rutinini yapıp o yattıktan sonra KFC ısmarlayıp güzel bir kırmızı şarap açıp tv önüne geçip star wars seyrettik :) ne kadar romantik bir geceydi anlatamam :) yoo şaka değil gerçekten... dünyanın en güzel hissi oğlunuzun içerde sakin ve huzurlu uyuduğunu bilip siz eşinizle salonda keyif yapıp şarabınızı yudumlayıp en sevdiğiniz yemeği yerken dvd seyretmek... kesin denemeniz gerek ben tavsiye ediyorum çünkü galiba hayatımın en sakin huzurlu ve keyfili yaşgünüydü o gün... teşekkürler tatlım :) her ikinizde :)

Yürüyoruz desem inanır mısınız?

Evet ilk dişin heyecanına kapılmışken Batu bir haftasonu bir arkadaşıma misafirlikte yürümeye başladı... kendi fark etmeyerek adımlarını attı ve bana 3 adımla geldi emziğini aldı :) tabii ondan sonraki zamanı hayal edebilirsiniz... 3 kız onu yürütüp kameraya almak icin ne maymunluklar yaptı :) 2 saat boyunca sürekli onu yürütmeye çalıştık "hadi tatlım bir de kameraya yürü" demekten dilimiz pelteleşti ama beyfendi ıh ıh yürümedi :) sonraki zamanlarda minik minik denemeler yaptı kendi kendine... koltuktan kalorifere yürüme denemesi, koltuktan tv ye yürüme denemesi derken bayağı bayağı yürümeye başladı bizim velet.. hele ki bir de babasını kapıda görüp heyecanlanıp ona doğru yürümeye kalkışınca inanılmaz sevindik... eh diş biraz geç çıktı ama yürümede hızlıyız :)

Ilk diş

Ilk diş ne zaman çıkar diye herkes çok merak eder... bazılarının üçüncü ayında başlar (benim bir tanıdğımın oğlu 3,5 aylıkken başladı 10 aylıkken miniğin 6 dişi vardı :)) bazıları hatta doğumda dişli doğar... ama benimki bu zamana kadar dişsizdi :) "ne zaman çıkacak acaba", "aa her şeyi ağzına sokuyor dişi çıkacak herhalde", "salya akıtıyor diş geliyor" derken bu zamana kadar 10 aylığa kadar hiç dişimiz çıkmadı... taa ki 2 hafta önceye kadar... bir gece çok ağladı Batu uyurken bile inliyordu ki senin ağlaman çok nadirdi... canın acımadığı sürece ya da aç olmadığın sürece pek ağlamazdın... bu yüzden kesin diş çıkarıyoruz dedik... o gece bayağı bir hırpalandı ama ertesi gün elimize alt ön dişlerden birinin çentiği takılmaya başladı :) ve işte ilk dişimiz 10 aylıkken bir gece sıkıntıyla ama ne ateş ne mızmızlık hiçbirşey görmeyerek geldi :) şanslıyız demem gerek bazılarının ne kadar zor atlattıklarını biliyorum bu zamanı... ve Batu yine her zamanki gibi bizi hiç üzmeyerek, hiç yormayarak ilk dişini çıkarttı... diş perisini şimdiden heyecanla bekliyorum eheheh...

8 Ocak 2010 Cuma

Öperek uyutma buna denir

Uyutma seanslarımızı anlatmak istedim... en en baştan başlayalım :) ilk doğduğunda zaten uyutmakla bir sorunumuz yoktu hep uyuyordun :) ama sonraları aksam saatlerinde aglamaya başlıyordun (ki bu yeni doğanlarda normalmiş) ve seni sakinleştirip uyutmaya çalışmak için yatakta yanında durarak ve elimizi sırtına koyup pışpışlayarak uyutmaya çalıştık.. pek başarılı olduğumuzu söyleyemem :) daha doğrusu baban için başarılı bir metod idi ama benim için kabusdu... sen ne zaman ki ağlamaya başlayınca ben de ağlamaya başlıyordum ve bu boyle sürüp gidiyordu... tabii sen ağlayınca ben agressiv oluyordum ve babanla sürekli kavga ediyordum :) sonunda bunun böyle gidemeyeceğine karar verdim ve nasıl olsa gündüzleri bakıcın Sevil seni kucağında uyuttuğunu bildiğim için kucağımda uyutmaya başladım... nasıl başarılı olduğumu anlatamam... ama başarıdan çok galiba günün en güzel saatlerini yada abartmayayım dakikalarını yaratmaya başladım... önce seni baban yıkıyor ki bu her gün oluyor :) sonra ben seni yağlayıp giydirip masal okuyorum (hep aynı masal Gülliver ve Ali baba) sonra da seni kucağıma alıp sakin sakin müzik dinleyerek uyutuyorum... müzik deyince aklıma geldi seni ilk öğrendiğim günden beri göbeğime kulaklık koyarak Baby Einstein CD sinden klasik müzik dinlettirdim... ne zaman ki hastahaneden gelip seni susturamayınca geceleri bu müziği açıyorduk ve sen mışıl mışıl uyumaya başlıyordun... işte hala o CD ile uyuyorsun :)... ama asıl konumuzu kaçırdık... sen kucağımda huzurlu huzurlu yatarken gözlerini sürekli öpüyorum yada yanağımı gözlerinin üstüne dayıyorum ki gözlerin kapansın ve uykun gelsin :) bu o kadar güzel bir duygu ki sen de hiç itiraz etmeden sakince yatıyor benim öpücüklerime karşılık keyfili bir şekilde uykuya dalıyorsun... günün işte en huzurlu en güzel dakikaları onlar oluyor :) öperek uyutmak da buna deniyor :) bu arada son zamanlarda sol elinin işaret parmağını illa ağzıma sokmaya çalışıyorsun... önceleri evet alıyorum oynuyoruz ama sonra sen bir tırmıklıyorsun beni ve yüzüm çizik oluyor ve canım acıyor... o zaman parmağını almıyorum ağzıma ama senin inatla onu sokmaya çalışman beni o kadar güldürüyor ki yine eninde sonunda ağzıma alıp oynuyoruz :) bu zamanları asla hiçbirşey ile değiştirmem :)

Noel Batu


Batu ile ilk yılbaşımız sakindi... Gün içinde ben annemlerdeydim Batu azdı, oynadı, yemek yedi, sonra da bayagı bir uzun süre uyudu :) sonra da Suat'ın annelerine gittik... önce yemek yedik sonra da Batu Jack ile oyunlar oynamaya başladı... aslında pek interaktif değildi ama Jack onu bayagı bir eglendirdi oyaladı :) saat 10 olduğunda hepimizin gözlerinden uyku akıyordu :) eve gittik Batu hemen uyudu Suat ben hastalanacagım diye yatağa düştü ben de tv önünde takıldım... saat 12de uyuyan Suat'a bir öpücük kondurdum oğluşumun yanağını sevdim ve ben de yattım :) galiba bundan sonra ki yılbaşılarımız hep böyle geçecek, yaşlanıyoruz her yıl :) en güzeli batu'nun bu güzelim fotosu :) mucuk birtaneme