12 Aralık 2011 Pazartesi

Zaman....

Uzun zaman oldu yazmayalı... hayat o kadar çabuk akıp gidiyor ki... bir yerinden tutayım kaçmasın derken daha da hızlı kaçıyor ve ucunu bile tutamıyorsunuz... bu gün biraz sıkkınım... daha doğrusu mutsuz... yazsam mı buraya diye düşündüm uzun bir süre, bu blogu sana, oğluma, hediye olsun diye yazıyorum ama hep güzel zamanlar, hep neşeli zamanları yazmak iki yüzlülük olur diye düşünüyorum... her evlilikte, her çocuk büyütümünde bir zorluk olur, çıkar karşına, bunları yazmamak bence körlük olur, hayalperestlik olur... şu sıralar canım sıkkın çünkü babanla kavga ediyoruz sürekli... yorulduk galiba... evden, hayattan, koşturmaktan, belki de birbirimizden... sabır kalmadı, ne birbirimize, ne de hayata.... sen de pek yardımcı olmuyorsun şu sıralar bize... sınırları zorluyorsun sürekli, beni zorluyorsun sürekli... bir vurma başladı geçmedi gitti, buna bir de saç çekme katıldı ya da fırlatma... haa kaş çekme vardı onu geçen gün sen kucağımdayken "tatlım canımı acıtıyorsun" dedim ve sen devam edince "bak canım acıyor nasıl acıyor" diye ben senin kaşını çektim ve senin canın yandı... o zaman anladın galiba "canım acıyor" demenin ne olduğunu ve artık kaş çekmiyorsun... ama her bana vurduğunda her bana birşey fırlattığında ben de bunu sana yapamam ki... e ne oluyor... sen ne yaptığının sonucunu görmüyorsun hissetmiyorsun ve devam ediyorsun... dün seninle oynarken hatta oynamayı bırak seni severken sen birden kafama armonikanı attın... kaşımın üstüne patladı ve inanılmaz canım acıdı ve ben hüngür hüngür başladım ağlamaya... "üzülme anne, ağlama anne" diye 2 kere söyledikten sonra içeri salona gittin ve tv seyretmeye başladın... anlam veremedim... veremiyorum zaten... belki de vermemek gerek "cocuktur" diye düşünüp geçmek gerek... ama işte babanla da kavgalı olunca kırgın olunca toparlayamıyorum... şu sıralar ev üstüme geliyor... sen üstüme geliyorsun.. hayat üstüme geliyor... kalkamıyorum altından... çabalıyorum tam su üstüne çıktım diyorum ama yine beni birşeyler suyun atına çekiyor... kendimi çok sorguluyorum, neyi doğru yapıyorum neyi yanlış yapıyorum daha iyi nasıl olabilir diye... çok acımasız oluyorum kendime... şu sıralar hiçbir şeyden mutlu değilim... ne hayattan, ne işten, ne evden, ne de senden... bu seni sevmediğim anlamına gelmiyor, kesinlikle bunu karıştırma, ama ağır geliyor herşey ve ben altından kalkamıyorum... zaman diyorum kendime... sadece zaman....

28 Kasım 2011 Pazartesi

merci

Mutluluk anı: gecenin birinde Batu uyanip su istiyor gozler kapali yatakta dagilmıs bir sekilde su uzatiyorum ve Merci duyuyorum :)))) uyku sersemligiyle bile verilen suya merci diyor benim nazik sevgilim :))))) Paha bicilemez gurur anı buna denir :))))

5 Ağustos 2011 Cuma

"Abi bu nereli?" :)

Sana hamile kaldığımda ilk aldığın hediye bir tahta bisiklet :)
Nasıl anlamadım dediğini duyar gibiyim... Evet ben hamile olduğumu öğrendikten 3 ay sonra ablam, Dilekoş, sana bir tahta bisiklet aldı. Pedalsız huş ağacı renginde kırmızı seleli harika bir bisiklet.

(Bu arada araya bir extra hikaye sokmak istiyorum; Dilek bisikleti alırken üreten beyfendi sormuş çocuğunuz kaç yaşında seleyi ona göre ayarlayalım diye. Dilekoş da bebek daha 3 aylık ama hala anne karnında :) Adam o kadar şaşırmış ve o kadar gülmüş ki ilk defa böyle bir sipariş alıyorum demiş ve extradan indirim yapmış :) Böyle de deli bir ablam var :) )

Neyse şu anda Ağustos sıcağında Sevil'e seni dışarı çıkartmamasını söyledik cünkü dışarısı 31 derece ile başlıyor ve gün ortalarında çok daha yükseliyor ve başına güneş geçmesinden korkuyoruz. O yüzden de tüm gün evde onunla olduğundan baban her akşam iş çıkışı seni alıp sahile parka götürüyor. Bu götürmelerde de bazen bisikletini yanına alıyor ve sen o minicik boyunla vızır vızır o bisikleti inanılmaz güzel kullanıyorsun. Geçen akşam yine o bisikletle dışarı çıkmıştık. Bu sefer ben de katılmıştım. küçük bir tepecik var oraya gidip sen kendini oradan gayet güzel bir şekilde aşağıya bırakıyorsun. O akşam birkaç bisikletli çocuk (5-6 yaşlarında) bisikletine takıldılar. "Aaa bu nasıl bir bisiklet, bakabilir miyiz" filan dediler. Sen birisine bisikletini verdin ve onun büyük bisikletine binmeye çalıştın :) O sırada çocuk da tepeden aşağıya birkaç kere inip kaydı. Sonra sen kendi bisikletini geri istedin çocuk verdi ve sen geri alınca ona "Merciii" dedin. Çocuk dönüp babana "Abi bu nereli" diye sormuş : )))))
Bu hikaye o kadar hoşuma gitti ama bir o kadar da düşündürdü. Seni nazik yetiştireyim derken acaba fazla mı nazik oldu :) Sana birkaç kere Teşekkürler dedirtmeyi denedim ama olmadı çıkmadı ben de en kolayı merci diye onu öğrettim. Ama o kadar güzel öğrendin ki artık ne verirsek verelim kim verirse versin aldığın zaman birisinin elinden birşey Merci diyorsun :)

Baban ve ben seninle inanılmaz gurur duyuyoruz :)

21 Temmuz 2011 Perşembe

Büyüyorsun

Büyüdüğünü günden güne görüyorum :)

Eskiden acaba yatağın ortasına bir kapak gibi birşey mi koysak diye düşünüyordum yatağın içinde fazla dolaşma diye o kadar miniktin ki yatak senin galiba 3 katın filandı....
Eskiden seni kucağıma aldığımda gayet rahat hareket edebiliyorum ama şimdi benim yarımdan daha büyüksün :)
Kucağımda uyutuyorken seni şimdi yanımda yatarak uyutuyorum...

Ama bu sabah beni en çok sarsan o güzel ekşimiş ter kokun yok artık :(
Her sabah seni alır kucagıma enseni bir derin nefes çekerek koklardım. O ekşimiş ter kokun nasıl gelirdi bana anlatamam. Dünyanın en güzel kokusuydu o :) Ama şimdi bu sabah kokladığımda ne yazık ki yoktu o koku. Ter kokusu gitmişti aslında. Üzüldüm, dedim bebeğim büyüyor ve çocuk oluyor.

O harika ekşimsi ter kokunu özleyeceğim tatlım :)

11 Temmuz 2011 Pazartesi

Apapot kolluk

Geçen sene sen harike bir şekilde kolluklarla havuzda yüzdün. Hem de hiç korkmadan kendini havuza atıyordun ister kolluklu ister kolluksuz :) Ama bu sene hiçbir şekilde sana kolluk takamadık. izin vermedin hatta hayırrrrr kolluk yok diye sürekli söyledin. Tatil boyunca sana yeni aldığımız bir tarafında ahtapot (sen onlara apapot diyorsun) bir tarafında balina çizimleri olan kollukları takmaya kalkıştıkca bağırdın ve kesinlikle kullanmadın. Üzüldüm çünkü geçen sene o kadar rahat olup bu sene nasıl bu kadar korktun anlamadım. Galiba tatilin ilk günü kaydıraktan babanla kayarken çok hızlı suya girdin ve birden çok şok oldun o yüzden de acaba korktun mu bilemedim? Bizim hatamızdı aslında çok hızlı ineceğinizi düşünemeden yanlış bir kaydıraktan kaydı suat ve senin yüz ifaden dehşetini anlatıyordu. Sonra tüm tatil ya cocuk havuzunda ya da bizim kucagımızdaydın. Geçen haftasonu çiftlikte yine ayağının bastığı yerde dolaşırken seni minik gemi gibi şişme bir bota koydum ve onunla korkmadan derin yerlerde yüzdün ama kollukları yine takmak istemedin. Bu haftasonu Suat yüzerken sen de girmek istedin. Baban seni kucagına aldı ve yüzerken ben de hadi sana kollukları takalım sen kendin yüz dedim ve sen de birşey demeyince hemen taktım ve önce babanın kolları arasında ama sonra kendi başına havuzu bir boydan bir boya geçtin. Haa bu arada da "Batu korkmuyoooo" dedin :)
Harikaydın ve beni nasıl mutlu ettin sana anlatamam :)
Bu arada videonu da çektim. Şansıma Batu korkmuyooo lafının da yakaladım.
Umarım bizim gibi (baban ve ben) suyu seversin ve bol bol yüzer & dalar & keyif yaparsın :)

İlkyardım

Cumartesi günü baban, arkadaşımız Fatoş ve ben evde muhabbet ediyorduk. Sen her zaman ki gibi kucagımda telefonla oynuyordun :) Arada Fatoş'la oynaşıyor arada TV seyrediyor arada da telefonla oyun oynuyordun. Bir ara sen Fatoş'la oynaşırken birden aşka geldin ve kafanı arkaya attın. Ve uzun zamandır babanla ikimizin korktuğu başıma geldi ve kafan burnuma çarptı. Çatırttt diye bir sesten sonra benim gözlerim karardı burnumu tuttum ve kanamasını bekledim. Allah'a şükür birden kanamadı sonradan az birşey kanadı ama sana o acıyı anlatamam. Ben acıdan ağlamaya başlayınca sen de birden ne olduğunu anlamadın ve korktun. Baban koştu bana buz getirdi bir tane de ağrı kesici ama ben burnumun acısından hiçbirşey göremiyordum. Ben buzu koydukca sen daha da korktun ve "annesiii buz kommaaaa" "annesiii ne olduuu" diye ağladın. Neyse biraz sakinleştikten sonra sen yine kucagıma tırmandın "tatlım burnum ufff oldu" dedikten sonra birden "bekle annesi" dedin sonra yine kendi kendine birşeyler mırıldandın ve ışık hızıyla arka odaya doğru koşmaya başladın. Biz tabii ne olduğunu anlamayıp acaba ne dedin diye düşürken sen yine ışık hızıyla koşarak geldin ve elindeki ilk yardım çantasını bana uzattın. Bizim halimizi görmeliydin :) Ben baban Fatoş şok olmuş bir şekilde sana bakarken sen "annesi bant annesi bant" dedin. Burnum uf olduğu için bant takmamı söylüyordun. Tabii o duruma ben acaip duygulandım ve gözlerim doldu :) Sen daha 2 yaşındasın daha ilk yardım çantası neymiş bilemezsin diye düşünüyorum ama sen bunu düşünüp gidip çekmeceden çantayı alıp verdin bana. Bence çok zekisin tatlım ve seninle inanılmaz gurur duyuyorum. Seni ayrıca inanılmaz da seviyorum :)
İyi ki varsın tatlım....

Burnu şişmiş ve hafif morarmış annen :)

29 Haziran 2011 Çarşamba

Oksama rahatsizligi

Bazi geceler sen uyaniyorsun ve elimi tutmak istiyorsun. Dün gece de yine böyle oldu ve sen saat 4:31 de uyanip sabah 5:55 e kadar kolumu ve elimi oksadin :) ne yazik ki bu oksamalar yüzünden ben uyuyamiyorum ve dün gece aslinda artik, sabah demem gerek :) , dayanamayip uyumak istedigim icin seni yataga aliyorum :))
Bazi gecelerde de sadece gözlerin kapali 'annesiii' diye soruyorsun ben de 'burdayim canim' dedikten sonra uyumaya devam ediyorsun. Bu zamanlarda seni kendime o kadar cok benzetiyorum ki cünkü bende küçükken Dilekosla ayni odada uyuyorken ki 7 yasima kadar onunla ayni odada uyudum uyurken 'dilek??' diye seslenir o da 'hih' dedikten sonra devam ederdim :)) ayni ben olabikir misin? evet ayni ben :))
Aslinda benim bu cocukluk hatiram yüzünden hala bizimle ayni odada uyuyorsun cünkü kücükken yanliz uyumaktan korkuyor ve sevmiyor, istemiyordum, o duyguyu bildigim icin de seni daha kendi odana geciremedim. Ve kararliyim sen istedigin kadar bizim odada uyuyabilirsin :))
İyi geceler tatli rüyalar tatlim:))

3 kelimeli cümlelerin devami :)

Haftasonu ben sen Dilekos yürüyüşe ciktik. Pusetini almadik ben slingi aldim yanima cünkü hem sana hem pusete hakim olamiyorum o yüzden sling ile rahat ediyorum. Neyse yürüyüşün ortalarinda sen kucak istedin ve ben de yorgun oldugim icin önceleri hayir dedim ama baktim olmuyor kucak kucak diye tuttueuyorsun hadi alayim bari dedim ve biraz da kizginlikla 'tabii anne eşşek alir kucagina' dedim sende 'anne eşşek oldu' dedin :) güleyim mi ağlayayim mi bilemedim :))

21 Haziran 2011 Salı

Öcübi

Yeni sözlerin:

Örümcek sinek arı her türlü yaratığa kullandığın isim : Öcübi

Su çiçeği mi virütik enfeksiyon mu

Tatil dönüşü 39 derece ateşini indiremedik. Bütün gece ayaktaydık. Baban hiç uyumadı gözüne bir gram uyku girmedi (haa o sırada NBA finallerinin de olması bir etken :) ) ben ise topu topu 2 saat uyudum. Soguk kompresler her 4 saatte bir fitil ve şurup çok az etkiledi ateşini. Her 15-20 dakika da bir ateşini kontrol ettik. Bir kulaktan bir koltuk altından. Akşamüstü 39,3 ile başladık sabaha 37,8 e inmiştik. Sonrası ise bir dökme. Su çiçeği dedik önce çünkü kırmızı kırmızı benekler ve ucu iltihap gibi su. Ama sonra 3 gün sonra ben de aynı şekilde 38,7 ateş olup hastanelik olunca ve ben de kırmızı benekler dökünce bunun virütik enfeksiyondan kaynaklandığını anladık.

Canım oğlum kaşınmaktan yorulmadın, ateşten yılmadın, ve ağrılarından etkilenmedin gündüzleri hep gülümsedin eğlendin. Seni çok seviyorum ben ve senin de çocugun oluncaya kadar evlat sevgisinin ne olduğunu, o hastayken senin neleri hissettiğini hiçbir zaman anlamayacaksın. Umarım evlat sevgisini tadarsın ama Allah onun hastalığını hiç göstermesin sana bebeğim.

Poperlör bir tatil

Evet ilk defa Suat ben Batu bir tatil köyüne tatile gittik. Bu tatili Ocak'tan ayarldık kendimize ve denizi ve cocuk aktiviteleri ve arkadaşların değerlendirmeleri sonucu Rixoz Tekirovaya gitmeye karar verdik :)

Başlayışı bile macera doluydu :) Senin nüfus cüzdanını unutunca az kalsın uçağa binemiyorduk. Apar topar taksiciyi aradık o da koşturarak nüfus cüzdanını şans eseri bende kalan ablamdan alıp havalimanına yetiştirdi ama son çağrı olarak anons ediliyordu uçak ve bizden sonra da zaten kapıları kapattılar :) Neyse böyle bir heyecanla tatile başladık...

Nasıl geçti diye sorarsan aslında güzeldi. Senin uyandıgın saatte uyanmak senin istediğin havuza gitmek senin istediğin şeyleri yapmak bir nebze yorucu bir nebze de eğlenceliydi. Kaydırakları adlandırdık mavi kay ve sarı kay diye. Sen babanın kucagında kaydın durdun ama kafanı hiç suya sokmak istemedin bu sefer. hatta kolluk da istemedin sürekli suda kucak istedin. Son günlere doğru biraz alıştın suya bizi bırakıp kenara tutunarak bir oraya bir buraya gittin ama bunu ancak son gün yapabildin :) Denizi hiç sevmedin çünkü hem taşlıklıydı hem de dalgalı. Bir de üstüne hemen derin olunca hiç sevmedin ve cok az girdin. Biraz terrible two yaşamadık mi? Biraz mı???? :) Terrible two nun peak yaptığı bir tatildi ama bir şekilde konuşarak seninle biraz ödün vererek biraz da bizim diretmemizle geçti. Bence tatilin ama en highlight olayı senin her höperlörü görüşünde POPORLÖR demen ve sürekli defalarca POPRLÖR SES deyip bize hoperlörü göstermen oldu. Ilk başlarda komik geldi güldük ama bu günde 10-15 e kadar çıkınca biraz yorucu olmaya başladı. Her sese poporlör ses dedin ve oraya gitmeye çalıştın :) Bu arada hoperlör adını sana öğreten ablama da buradan teşekkür etmek istiyorum :) Dilekoş teşekkürler artık her ses duyduğunda Batu poporlör deyip duruyor :)

Neyse güzel bir tatildi. Seninle 7x24 beraber olmak hep kokunu içime çekmek güzeldi. Bu arada ne kadar laf dinlemesen de ne kadar terrible two peak yapmış da olsa seninle hep gurur duydum sen çok hareketli ama bir o kadar da pozitifliğini hiç kaybetmedin.

11 Mayıs 2011 Çarşamba

Çoooook seviyorummmm

Sabah 5:55 de uyandın...

Önce biraz mırın kırın ettin ses çıkarmadın ama sonra "annesiiii" dedin ve seni gülümseyerek kucağıma oradan da yatağıma aldım :)
Biraz uyukladık sonra sen babana bulaştın sonra baktın birazdan herkes kalkacak yataktan bana sarıldın sımsıkı hemde sonra kocaman mucuaaakkkk diye öptün sonra da "çooooook seviyorummmm" dedin :)
Muhteşem bir saniye, unutmak istemediğim bir dakika, hayatın mutluluğu budur dediğim bir an...

4 Mayıs 2011 Çarşamba

KAKA

Evet yazdığım gibi konumuz bugün kaka.

Tuvalet eğitiminde olduğunu yazmıştım. Aslında eğitim sayılmaz bir şekilde sen biz birşey demeden anladın ve çişini tuvalete yapıyorsun ama ne yazık ki kaka da durum farklı. Şansızlığımız geçen hafta senin yine bronşiolit olman ve aldığın ilaçların seni kabız yapması ve tabii ilk tuvalet üstündeki kaka deneyimin de pek kolay olmaması. O deneyimden sonra sen artık kakanı tuvalete yapmak istemiyorsun ve sürekli "kokmaaa kokmaaa" (bu korkma anlamına geliyor :) ) diyorsun ve kendini kasmaktan tuvaletini yapamıyorsun. Eh tabii ben deli annen olarak da buna feci takıldım ve acaba sana travma mı yarattık diye de korkumdan ne yapacağımı şaşırdım. Sana öncelikle kakayı güzel bir olay ve neşeli bir olay olduğunu anlatacak bir şarkı uydurdum:

Önce anne yaptııııı
Sonra Batu yaptıııııı
İkisi ne yaptı????
KAKAAAAAAA

Bu şarkıyı her seferinde sen kaka deyince söylüyorum ve gülüyorum sana kakaaaa dedirtiyorum ama pek sanki işe yaramadı. Bunun üzerine sana "Kafasına edeni bulmaya çalışan küçük köstebeğin hikayesi" adlı kitabı aldım. Kitap minik köstebeğin yanlışlıkla kafasına edeni bulmaya çalışan bir kaka macerasını anlatıyor. Sen biraz sevdin kitabı (tabii ikinci gün birkaç yerini yırttın) ama bu da pek işe yaramadı gibi hala ağlıyor hala kakanı tuvalete yapmak istemiyordun. Sonra sana internetten "Güle güle kakalar" adlı kitabı aldım ve dün okudum. Biraz ben de uydurdum biraz okudum ve sanki sen biraz daha ılımlı yaklaşmaya başladın kakaya. Ve bugün Sevil senin rahat bir şekilde kaka yaptığını söyleyince biraz rahatladım. Tabi internetten bu arada ben "1 günde tuvalet eğitimi" kitabını da aldım dün okumaya başladım. Ama galiba o kitaba pek ihtiyacım kalmayacak :)

Bu arada geceleri hala bezliyoruz seni ve sen dün gece uyanıp "çişş çişşş" dedin ve ben kalkmaya üşenip "tatlım donuna yap" dediğim halde sen yapmayı red edip tuvalete gitmek istedin. Yani gece eğitimine daha başlamamışken sen kendi kendine bu olayı da çözdün :)

Eh ne diyeyim Batu sana artık :) HELALLLLL :)

19 Nisan 2011 Salı

Çişşşşş

Geçen hafta baban kardeşi İngiltere'den geldi diye evde kaldı. Evde kalmışken hadi oğlumun altını bağlamayayım dedi ve seni bütün gün bezsiz bir şekilde evde dolaştırdı. Bu arada gidip gelip 15 dakikada bir tuvalete götürdü. Sonuç; Senin bezsiz dolaşmanın keyfine alışman yavaş yavaş çişini tutman (ki 2 haftada sadece 2 kere kaçırdığını biliyorum) ve sonunda bana dün "çişşş" diye söylemen ve benim seni tuvalete götürüp hiçbir özel birşey yapmadan senin bezden kurtulman. Haa geceleri bağlıyoruz tabii ki bir de kakanı söylemiyorsun daha :) altına yapıp "pühhh koktuuu" demeyi tercih ediyorsun ama onu da hallederiz :)

Haftasonu seni ilk defa bezsiz cıkarttım dışarı, oyun grubuna gittik ve sen hiç kaçırmadın, oyundan sonra tuvalete yaptın çişini ve sağ salim eve döndük. Şu baban olmasa bu tip işleri herhalde ben hayatta yapamazdım :)

Bu arada senin bu gibi büyük ve önemli geçişleri sorunsuz atlatabilmene bayılıyorum. Umarım hayatında her sorunu böyle kolaylıkla ve emin adımlarla atlatırsın...

Seni seviyorum...

Mantıııııııı

Bir mantı videosu çektim ki dillere destan oldu :)

Hikayenin başından anlatayım... Pazartesi gecesiydi, Suat yine basket oyununda ben de seninle başbaşa evde. Yemek yaptırmamıştım Sevil'e aklımda Nazilli'den ısmarladığım mantılar vardı :) Mantıyı yaptım üstüne yogurt ve terayğında kızartılmış nane ve sonuç senin 2 tabak yiyişin. Hiç ellemedim seni hiç de karışmadım ve sen 2 tabak dolu dolu mantı yedin. Dikkat sen daha 2 yaşındasın hatta 25 aylık yani bu yaşta bile kendi kendine yemek yiyorsun ki bence bu muhteşem birşey. Seninle bu konuda gurur duyuyorum :)
Neyse yemek bitti ve sen o kadar yemenin yorgunluğu ile tabağının üstüne yığıldın :) tabağında 3 adet mantı kalmış, sen de o mantıları okşuyorsun :) Evet yanlış duymadın okşuyorsun...
O anı yakalayım diye koştum gittim kamerayı aldım ve bu mükemmel komik ve harika video çıktı :)

Seyret bakalım...

Haa not: En sevdiğim kısım bu videonun senin masadaki "döküldü" mantıları gördüğündeki yüz ifaden :)





23 Mart 2011 Çarşamba

Barcelona

3 ay önceden planladığımız Barcelona gezimiz geldi geçti bile :)

Önce sensiz gitmeyi planladık, herşeyi ayarladık ve zamanın gelmesini beklemeye başladık. Ama sonra biz Batu'yu nasıl bırakacağız diye bir panik olduk ve hemen araştırmaya başladık seni de götürebilir miyiz diye. Ama ne yazık ki vize için geç kaldık ve seni Sevil ile bizim evde bırakıp 5 günlüğüne Barcelona'ya gittik. Nasıl mı geçti? Çok güzel bir zaman geçirdik babanla, gezdik, dolaştık, yedik, alışveriş yaptık, yine anne baba yerine sevgili moduna döndük :) Tabii ki her konuşmamızda senin adın geçti. Batu olsaydı şöyle olurdu, Batu olsaydı bunu yapardı, Batu olsaydı.... Seni özledik tabii ki hem de çok ama yine de bu tatil babanla bana ilaç gibi geldi :)
Neyse sana bir Camper ayakkabı aldık, bir de bu haftasonuna gelen yaşgünün için bir Scooter. Nasıl güzel birşey sana anlatamam (zaten 4 gün sonra göreceksin :)) ve eminim seveceksin.
Umarım bu Scooter ile güzel anılar yaşarsın :)

Ama aslında asıl anlatmak istediğim dönüşteki duygularım. Seni ne kadar özlediğimi aslında seninle tüm günü geçirince fark ettim. Seni doyasıya öptüm, doyasıya kokladım, doyasıya mıncıkladım :) Büyüdükce bana tepkilerin değiştikce ve iletişime daha güzel geçince senin tadından yenmiyor oldu. Bana bakışın, beni öpüşün, benimle oynayışın, herşey o kadar keyifliydi ki.... Evet bir aralar çok bıdılanıyordum çok zorlanıyorum seninle diye ama şimdilerde acayip keyif alıyorum. Hatta bu sabah bana bir sarılışın, tenimi koklayışın ve elini yüzüme koluma sürtüşün vardı hmmmmm galiba bunu hayatımda hiç unutmaycağım keyif dakikalarıydı :)
İyi ki varsın ....

10 Mart 2011 Perşembe

Külhanbeyi yürüyüşü ve dudak bükme

Şu sıralar yeni bir huyun çıktı :)
Bir omzunu aşağıya sallıyorsun diğerini kaldırıyorsun kollarını açıyorsun ve ayaklarını yere sürerek külhan beyi gibi yürüyorsun. Nasıl komik ve sevimli görünüyorsun :) Sanki canın sıkılmış asabisin ve birşeyler yapmak istiyorsun ama ne olduğunu bilmiyorsun ama herkesin bunu görmesini istiyorsun gibi bir yürüyüş :) Kollar sallanıyor, gözler yan bakıyor ve ufff puff sesleri :) Keşke videoya alabilsem. Bakalım yakalayabilirsem çekeceğim.

Ayrıca bir de aynada kendine bakıp dudklarını şişirmen var. O aslında yeni çıkmadı. Lavobonun içine oturtup poponu yıkarken kendine bakıp değişik mimikler yapman zaten vardı. Ama şimdi pek bir yakışıklı pek bir anlamlı/manalı yapmaya başladın. Sanki güzelliğini biliyorsun da acaba daha nasıl etkileyici bakabilirim diye uğraşıyorsun :) Bayılıyorum bu hallerine :)

7 Mart 2011 Pazartesi

Ilk 3 kelimeli cümle :)

Ne zaman iki kelimelere geçtim diye kafan karışmış olabilir. Aydınlatayım hemen geçmedin daha :) "Bıraaaak beni" olayından sonra 2 kelimeli bir cümle kurmadın ama haftasonu 3 kelimeli bir cümle kurdun :)

O da "Anne seni çoooooookkkkk...."
Devamı yok :)

Sen doğduğundan beri sana işaret diliyle "Anne Batu'yu çoooooook seviyorrrr" diye öğretmeye çalışıyorum. Ne zaman ki benden ayrı düşsen yada sesimi duyamayacak ama beni görecek yerde olsan bunu her zaman bil gör diye bunu işaret diliyle öğretmek istedim. O yüzden önce göğsüme vurarak "Anne" sonra seni işaret ederek éBatu'yu" sonra parmaklarımla daireler çizerek "çooooook" parmaklarımı birleştirerek dudaklarıma götürüp öperek "seviyorrrrr" demeyi öğretmeye çalışıyorum. İşte bu öğretinin bir sonucu olarak bana 3 kelimemi söyledin...

Anne seni çoooookkkk.......

Ben tamamlayayım istedim SEVIYORUMMMM!!!

Kipitap

Tabii ki kitap :)

İlk lazımlık :)

Uzun zamandan beri lazımlıkları almış sana bir şekilde onları tanıtmaya çalışıyordum. Zorlamadık hiç. Sadece nasıl kullanılıyor ve hangisini kullanmak istersin diye denemeler yapıyordum. Ikea dan aldığım kıpkırmızı plastik olanı sevdin ve arada sırasa "çişin var mı?" diye sorup seni üstüne oturtuyordum ama hiçbir şekilde çiş yapmıyordun.

Dün uyandıktan sonra biraz yatakta debelendikten sonra seninle :) hadi bezini çıkartalım dedi baban. Baban bezini çıkarttı ben de biraz oyalandıktan sonra "Batu çişin var mı diye sordum" sen de hı hı dedin :) Hemen seni kaptığım gibi tuvalete koştum oturttum ama sen pek oturmaya niyetli değildin :) Kalkmaya hamle yapınca ben de "bak anne de şimdi çişini yapacak" dedim geçtim karşına oturdum tuvalete ve "hadi Batu beraber yapalım" deyip biiiir ikiiii üççç diye saydım ve şıırrr şırrr şırrr diye seslendim. Bitti mi dediğimde evet dedin ve bir kalktın ki gerçekten ilk defa lazımlığına çişini yapmıştın. Sevincimi görmeliydin :) Mutluluktan gözlerim parladı, babaya bağırdım, seni alkışladım, afferinledim ve inanılmaz bir şaşkınlık ve mutluluk yaşadım. Şimdi yazıyorum da ne komik duyuluyor çişini yaptın diye mutluluktan uçtum :)

Neyse uzun lafın kısası hayatında ilk defa lazımlığı kullandın ve bence bu çok çok önemli bir andı :)

1 Mart 2011 Salı

İki kelimeli cümle :)

Şu sıralar çok güzel konuşmaya başladın... Konuşmaya başladın dersem öyle şiir roman şeklinde değil ama anlaşılır sözcükler anlaşılır komutlar....
2 gün önce mesela bana bir kitap uzattın ve "oku" dedin ki ben ve baban şok :) hiç ama hiç beklemiyorduk böyle anlaşılır bir komut. Ondan sonra da kitabın arka sayfası yırtılmış onu gösterip "yırtık" dedin. Biz daha da şok. Aslında çok güzel kendini ifade ediyorsun ama tabii ben cümleler beklediğim için hala sanki konuşmuyormuşsun gibi geliyor :)

Ama öyle güzel bir "annesiiiii" diyorsun ki ben mest :)

Neyse konumuz dünkü konuşma. Dün Sevil (bakıcın) izin izteyince ve babanın da işi olunca ben kaldım seninle :) Tam bir alemdik. Güldük oynadık kızdık ağladık herşeyi sonuna kadar yaptık. Aslında benim kızmam gereksizdi çünkü senin kendi şahsiyetini bazen ben kabul etmiyorum ve illa benim sözümün geçmesini istiyorum. Yemek yemek istemiyorsan zorla ağzına birşeyler tıkmaya çalışıyorum eh sen de doğal olarak istemeyince ya da bağırınca ben sana kızıyorum. Aslında kızmamam gerek biliyorum ve her seferinde yaptıktan sonra üzülüyorum ama bazen ben de dayanamıyorum illa benim istediğim olsun istiyorum. Daha dikkatli olmama gerek...
Neyse öğle uykusundan önce seni kucağıma aldım ninini söylemeye başladım ama sen kucağımdan kurtulmaya çalıştın. Ben seni hem sıkı sıkı tutuyorum hem de o sırada öpmeye koklamaya çalışıyorum (yani aslında sana tam işkence yapıyorum :) ) sen bana "bırrrraaakkkk" "beni" dedin. Nasıl şaşırdım aptallaştım bir an seni bıraktım sen kaçmaya çalıştın ama hemen kendimi toparlayıp daha da öpmeye sıkıştırmaya başladım :) Tam işkenceci anne :) Eh sen de doğal olarak bastın yaygarayı :) Neyse sonra o kadar güzel 3 saat uyudun ki ben de yanında dergi kitap okudum huzurlu ve sakin bir şekilde öğlemizi geçirdik.

Bu arada uyurken arada sırada gözünü açıp bakıyorsun, yanında ben uyuyor numarası yapıyorsam, yani gözlerim kapalı, sen de kapatıp gözlerini devam ediyorsun uyumaya :) Ayrıca elin de mutlaka bana, çıplak koluma, tenime değmeli. Eğer uzun kollu birşey giymişsem elini sokup içeri tenimi bulmaya çalışıyorsun :)
Bayılıyorum bu duruma çünkü ben de çocukken illa kulakla oynamalıymışım uyumak için. Ayrıca ben çocukken ablamla aynı odada uyurken hep "Dilek??" diye sorup odada hala var mı yok mu diye kontrol edermişim. Yani senin de elimi, kolumu tutma isteğin ve benimle aynı odada uyuma isteğini çok çok doğal buluyorum ve aynı ben diyorum :)

Not: Şu anda 23 aylıksın ama hala benimle (ve tabii ki babanla) aynı odada uyuyoruz. Sen yatağında biz yatağımızda ama mutlu mesut aynı odada. Bu sen istemeyene kadar da devam edecek bunu da buraya açıkca utanmadan sıkılmadan yazıyorum : ))

14 Şubat 2011 Pazartesi

Yi

Anne: Batuuuu annesi yesin mi seni?
Batu: Ih ıh
Anne: :(
Batu: :)
Anne: Batuuuu anne yesin mi seni?
Batu: Ih ıh
Anne: :(
Batu: :)
Anne: Batuuuu yiyiyim mi seni?
Batu: Yi

:))))))))))))))))))

26 Ocak 2011 Çarşamba

Uykusuz bir gece

Hastalıktan kurtulamadık bir türlü :(
2 haftadır önce ateş ile başlayan sonra nezle ile devam eden en sonunda da öksürük ve hırıltıya dönüşen bir hastalık hikayesi var. Önce ateşlenince korktuk ve ateş düşürücü verdik dedik altından ne çıkacak. Altından nezle çıktı. Burun akıntısı... Sonra o burun akıntısı göğsüne indi ve hırıltı ve öksürük geldi. Daha önceden bronşiolit yaşadığımız için korkmadık ve nasıl olsa evde nebülizatör var diye. Ama ne yazık ki onun da ilaçlığı olmayınca 4 gün yapmamız bir işe yaramamış hastaneye gidip 4 kere 10ar dakikadan buğu yaptık. 3 gün haftasonu evde sana iyi baktık ve iyileştin diye inanılmaz sevindik. Erken sevinmişiz çünkü dün gece çok kötü bir gece geçirdik (ben ve sen). Babanı saat 02:30da yan odaya gönderdim çünkü çoooook horluyordu :) seni de koynuma aldım ve sarmaş dolaş yattım :) uykun kaçtı ve saat 02:30dan 04:30a kadar uyanık kaldın. Birşey yapmadın sadece gözlerin açık bir şekilde elimde, kolumda, göğsümde, üstümde yattın :) Bu arada birara kafanı kaldırıp babanın yattığı yere bakıp "baba?" diye sordun ben de "uyuyor yan odada, bırak uyusun" dedim sen de elinle sus işareti yapıp şşşş dedin :)
Zaman çabuk geçti ve sen en sonunda uykuya daldın ben de sırtımı dönüp uyumaya çalıştım. Çok hafif bir uykuydu çünkü sürekli rüyanada inledin, ıhladın, pıhladın bir oraya bir buraya dönüp durdun. Ve en sonunda saat 06:00da birden çığlık atıp bağırdın ve uykuna devam ettin. Tabii ona uyku denilirse çünkü o çığlıktan sonra uykunda içini çekerek ağlamaya başladın. Nasıl içim gitti anlatamam. İnternetten okuduğum kadarıyla bu zamanlarda bebeğinizi uyandırmayın daha da korkar dediği için sadece kulağına "anne burada, anne yanında, anne seni seviyor" diye fısıldadım ve ninni söyledim. Biraz sakinleşince hadi son dakikalarımda biraz uyuklayayım derken saatin zaten 06:40 olduğunu fark edip boşuna uğraşmayayım dedim :)
İşte böyle uykusuz bir gece geçirdik. Biraz sarıldık, biraz horladık (ben dahil :)), biraz oynaştık, biraz öpüştük, biraz seviştik :)
En kısa zamanda iyi ol bebeğim....

17 Ocak 2011 Pazartesi

Abara

Şu sıralar yeni yeni kelimeler öğreniyorsun ve en sevdiğin kelime abara.

Yani araba :)

Haa bir de kuğbağ var :)

Bir konuşmaya başlasan o kadar çok şey söyleyeceksin anlatacaksın ki eminim bundan :)

Uyku düzeninde değişiklik- Ninni atmasyonu :)

Öncelikle miminin gidişiyle uykuya dalmak biraz zorlaştı. Uyumaya çalışırken sürekli yutkunuyorsun (sanki ağzında emzik var da onu emiyormuş gibi :) ).
Eh üstüne bir de hastalık gelince burun tıkanıklığı boğaz tıkanıklığı daha da zorlaştırıyor herşeyi. Bunun üzerine sen mızmızlanınca ya da ağlamaya başlayınca ne yapacağımızı şaşırıyoruz babanla. Bir gün susturmak için ninni söyledim (Eskiden sen bebekken hep söylerdik ama sonra nedense vazgeçtik) ve birden sen sustun. Eh bunun üzerine son birkaç gündür ninni söylüyoruz. Babanın sesi güzel ninni de biliyor o güzel güzel söylüyor (ben bile uyuyakalıyorum :)) ama benim feci sesim ve hele bir de ninni bilmemem geceleri komik durumlar oluşturuyor. Sen bebekken bir ninni uydurmuştum. Nasıl uydurmuşsam hala aklımda kalmış ve artık geceleri sana bu ninniyi söylüyorum :)

Dandini dandini dastana
Danalar girmiş bostana
Kov bostancı danayı
Yemesin lahanayı
Lahanayı yapmak zor
Ben tencereyi sevmem
Düdüklüde yaparım
Hem de olur lezzetli

Feci uydurma bir ninni değil mi? Ve bunu her gece sana söylüyorum. Bakalım büyünce lahana yiyebilecek misin :)

Bronşiolit

"Akciğerlerin İçindeki Küçük Solunum Yolları Olan Bronşiollerin İltihabıdır"

Evet ne yazık ki Batu bronşiolit oldu :(

Önceleri bir ateşle başladı herşey. Sağolsun bakıcımız Sevil beni endişelendirmemek için söylememiş ama 39 dereceyi görmüş. Sonra soguk su kompresleriyle indirebilmiş ama 2 gün boyunca sürekli bir 37,5 derece ateş vardı. Burun akmaya başlayınca hah dedim nezle oldu. Ama daha sonra yine bir ateş ve öküsürük başlayınca Afşin'in (doktorun) yolunu tuttuk ve ne yazık ki bornşiolit olduğunu öğrendik. Çok küçükken bir kere olmuştun o zaman da içimiz gitmişti babanla. Her öksürdüğünde her uykunda mırıldandığında canımızdan can gidiyordu. Aslında di'li geçmiş zaman konuşmamak gerek çünkü yine içimiz gidiyor yine canımızdan can kopuyor her öksürdüğünde. Nasıl garip bir duygudur bu, sana birşey olmasın kat ve katı bana gelsin ama sen iyi ol diye insan düşünebiliyor. Her hırıltı her yutkunma hepsi bizim canımızı acıtıyor :(
Günde 3 kere buğu yapıyoruz sabah akşam da ilaç veriyoruz bakalım umarım 1 hafta sonra Afşin'e gittiğimizde herşey geçmiş olsun...

10 Ocak 2011 Pazartesi

Mimi Sorunu

İlk günler iyi geçti. Uyumadan önce "mimi? mimi?" diye soruyordun ben sana "Ama sen onu çöpe attın" diyordum ve sen birşeyler söyledikten sonra bırakıyordun. Ama haftasonu artık ağlamaya başlayıp gözyaşı dökünce acaba doğrusunu mu yapıyoruz diye de düşündüm.
Bunu bırakmak zorundayız diye bir şartı yok ki. İnternette de, her yerde de, yazıyor uyumak için kullanıyorsa 3 yaşına kadar kullanabilir diye. O zaman biz neden inat ediyoruz bıraktırmaya anlamıyorum. Evet sen sadece uyumak için değil aklına geldikce istiyorsun ama....
İnsanlar yolda görünce "eee kocaman bebek hala emzik mi kullanıyor" diye soruyorlar. Ben onlara "sen neden çanta kullanıyorsun" ya da "benim özelime" yada en doğrusu "bebeğimin özeline neden karışıyorsun?" diye soruyor muyum?
Neyse anlayacağınız biraz gerildim bu mimiden dolayı üzülmelere. Bakalım daha ne kadar gidecek . Ya da daha doğrusu ben ne kadar dayanabileceğim senin bu üzüntüne....

7 Ocak 2011 Cuma

Mimi'nin Sonu

Dün Sevil (bakıcın) beni arayıp senin mimiyi son 2 saattir istemediğini söyledi. Şaşırdım ama arada çok güzel oyun oynadığın zaman mimiyi istemediğin zamanlar olduğundan fazla da üstünde durmadım.

Miminin ucuna karabiber sürmüş biraz sen de ağzına alınca "ıy uyyy öğğ" diyince "evet pis" demiş sonra da sen gidip mimini çöpe atmışsın. Atış o atış :)

Dün gece uyumada önce mimini sordun ama ben sana "eee Batucğum minini çöpe attın ya mimi çöpte burada yok" dedim sen "eeee mimi???" diye tekrar birkaç kere sordun hatta bayağı bir konuştun (tabii ben anlamadım dediklerini :)) ama "mimi mimi" diye 1-2 dakika konuştun. Ama inat ettim ve "yok canım yok çöpte" dedim ve bence harika birşey oldu ve sen mimisiz uyudun. Gece de mimi demedin. Evet uyandın elimi tuttun, kolumu okşadın ama mimi demedin.

Galiba büyüyorsun Batu :) Seni büyürken seyretmek çok güzel :)

Hadi bakalım miminin sonu geldi umarım bezin de sonu gelir :)

Demonstratif kişilik göstergesi

Başlığı okuyunca ben de "Amanın bu nasıl bir ciddiyettir" dedim ama başka bir cümle aklıma gelmiyor yaptıklarını düşündükce :)

Şu sıralar canım biraz sıkkın. Teyzen, yani ablam, hastanede yatıyor ve ben öğlenleri çıkıp onun yanına gidiyorum. Hem kendime hem sana pek zaman ayıramıyorum bu sebeple ama haftasonu bunu telafi edeceğim.

Neyse teyzenin durumu yüzünden benim tabii ki canım biraz sıkkın, ve biraz da gerginim. Geçen gece eve döndüğümde babanla konuşurken biraz hararetlenmeye başladı konuşma. Kavga diyemem saçma bir olaydı, sesler bile yükselmedi, ama gerginlik oluşmaya başlamıştı. Ve sen yapacağını yaptın ve 21 aylık olarak kişiliğini ilk defa bu kadar demonstratif bir şekilde bize gösterip kulaklarını ellerine kapayıp başını sallamaya başlayıp naninaninaninani diye bağırarak kendi kendine şarkı söylemey başladın. Tabii biz babayla şok :) O anda bize "sizi duymak istemiyorum" "ne konuşacaksanız ya doğru dürüst konuşun ya da yanımda konuşmayın" mesajı verdin bu yaşında bizi hizaya getirdin ve biz babanla hata yaptığımızı anlayıp hemen sarıldık birbirimize. Hemen ben babanı öptüm öptüm sonra "gel Batucuğum seni de öpeyim" dedim ve seni de öptüm öptüm.
Şaşırdım ve asında çok çok gururlandım. Neden mi çünkü bu yaşta kendini dış etkenlerden korudun (dış etkenler bizim babanla sürtüşmemiz oluyor :)) çünkü bize doğruyu gösterdin ve kişiliğinin aslında ne kadar sağlam temellere oturmaya başladığını gösterdin. Seninle inanılmaz gurur duydum. Biliyorum ömür boyu hep negtaifliklerle karşılaşacaksın ama en azından kendini korumayı öğrenmeye başladın bile şimdiden, içimi rahatlattın.
Birtanemsin....